4 Aralık 2014 Perşembe

OSMANLI'DA EDEBİYAT

OSMANLI’DA EDEBİYAT




 
Osmanlı Edebiyatı, Tanzimat dönemine kadar Divan Edebiyatı, Halk Edebiyatı ve Tasavvuf Edebiyatı şeklinde gelişti. Tanzimat’ın ilanıyla Tanzimat Edebiyatı ortaya çıktı.
Divan Edebiyatı; Osmanlı saray ve çevresinde Arapça ve Farsça’nın etkisiyle ortaya çıkıp gelişen edebiyattı. Şairler şiirlerini divan adı verilen kitaplarda topluyorlardı. Divan şairleri daha çok aşk, güzellik, eleştiri, övgü olan şiirler yazdılar. Bu şiirler süslü bir dille anlatılırdı. Şiirler beyitler (iki dizelik bölümler) halinde Arapça, Farsça ya da Türkçe yazılırdı. Fuzulî, Şeyh Galip, Nedim, Baki, Nef’i önemli divan şairlerindendi.
Halk Edebiyatı; Masal, destan, koşma, türkü, mani, ağıt türünden eserlerin verildiği edebiyattı. Daha çok halk tarafından ilgi gördüğü için bu ad verildi. Halk edebiyatı eserleri dörtlüklerle yazılırdı. Halk edebiyatı şairlerine âşık denirdi. Halk edebiyatı eserleri ozanlar tarafından sözlü olarak söylenirdi. Yazılı değildi. Erzurumlu Emrah, Dadaloğlu, Karacaoğlan, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal önemli halk şairlerindendi.
Tasavvuf Edebiyatı; Allah aşkı, peygamber sevgisi gibi konuları işleyen edebiyattı. Bu duygular şiir yoluyla ifade edilirdi. Yunus Emre, Ahmet Yesevî, Mevlâna önemli tasavvuf edebiyatı temsilcilerindendi.
Tanzimat Edebiyatı; Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayan dönemde gelişen edebiyattı. Tercüman-ı Ahval gazetesinin yayımlanması ile bu dönem başladı. 1895 yılında sona erdi. İlk defa roman, hikâye, makale bu dönemde Osmanlı edebiyatına girdi. Ahmet Mithat Efendi, Sami Paşazade Sezai, Namık Kemal, Ziya Paşa bu dönemin önemli edebiyatçılarındandı.
Servet-i Fünun Edebiyatı; Aynı adı taşıyan dergi etrafında toplanan kişilerin oluşturduğu edebiyattı. Mehmet Rauf, Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil dönemin önemli edebiyatçılarındandı.
Milli Edebiyat; II. Meşrutiyet’den sonra ortaya çıkan edebiyat dönemiydi. Bu kişiler eserlerini sade bir dille ve Türkçe yazdılar. Roman ve öyküde Ömer Seyfeddîn, Halide Edip Adıvar, şiirde Faruk Nafiz Çamlıbel, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Yusuf Ziya Ortaç bu dönemin edebiyatçılarındandı.
 
ŞİİR
Osmanlı şiiri, dünyanın en zengin şiirlerinden biridir.
 
Türk tasavvuf edebiyatının en büyük şairi olan Yunus, (1240-1320), bir Sakarya çocuğuydu, Sarıköylü’ydü ve burada doğdu.
Yunus Emre, Osmanlı Devleti’nin oluştuğu sırada yazdığı şiirlerinde Geyikli Baba, Dursun Fakîh gibi çağdaşı sufilerden bahsetti.
Önemli şiirlerini XIV. Yüzyıl’da yazdığından XIV. Yüzyıl sanatçısı olarak da kabul edilen Divan düzenleyecek,  mesnevî hazırlayacak düzeyde bu kültürün içinde olmakla birlikte halka dönük yüzünü hep korudu. Şiirlerinde tasavvufî Allah sevgisiyle birlikte hoş­görü, barış, kardeşlik, insan sevgisi gibi temaları yalın ve içtenlikli bir anlatımla dile getirdi.
Yunus’u değerli ve kalıcı kılan en önemli özel­liklerinden biri de diliydi. Zorunlu olarak kullandığı dîn ve tasavvuf terimleri dışında şiirlerinde yabancı sözcüklere rastlanmazdı. Süsten uzak, lirik bir dili vardı. Divanında yer alan şiirlerini Halk edebiyatı gele­nekleriyle yazdı. Yunus Emre’nin Divanın dışında Risalet-ün Nushiye (öğütler kitabı) adlı bir yapıtı vardır. Burada didaktik, mistik şiirleri yer alır.
 
Nesimi (ölm.1405), çok büyük bir klasik tasavvuf şairiydi. Osmanlı sahası dışında yetişti, fakat Osmanlı şiirine büyük tesiri oldu.
 
Osmanlı klasik şiirinin kurucuları Ahmedî, Şeyhi, Atayi, Necati ve özellikle Ahmed Paşa gibi büyük şairlerdi.
 
Osmanlı Padişahları’nın sanatçıları ve ilim adamlarını desteklemesi, Osmanlı’da kültür ve sanat hayatını canlı tuttu. Osmanlı padişahları, şehzadeleri, sultanları ve diğer hanedan mensupları birçok sanat faaliyetini destekleyip, sanatkârları himaye ederek bu hususta adeta birbirleriye yarıştılar.
Osmanlı Hanedanı, diğer pek çok hanedanlardan farklı olarak tarih sahnesinde sanatkâr mizaçlı sultanlarıyla yer aldı. İyi bir eğitimden geçen Osmanlı şehzadeleri ve sultanları, daha ziyade müziğe ve şiire ilgi gösterdiler. Daha ilköğrenimleri sırasında kuvvetli bir dil ve edebiyat eğitimi alan sultanlardan pek çoğu şiir yazdılar, bir kısmı da divan tertip edecek kadar şairlik vasıflarını ön plana çıkardılar.
Osmanlı Padişahları arasında ilk şiir yazan II. Murad’dı. Muradî mahlasını kullandı. Fatih Sultan Mehmed, Avnî mahlasını kullandı. Sultan II. Bayezid Han’da Adlî mahlasıyla ve Yavuz Sultan Selim Han Selimî mahlasını, Kanuni Sultan Süleyman Han’da Muhibbî, Meftunî, Acizî mahlaslarını kullandılar. Kanunî şiirlerinin toplamı 15.935 beyitti ve bu haliyle o, aynı zamanda divan edebiyatının en hacimli divanını kaleme alan şairdi. Sultan III. Ahmed Han, III. Selim Han’da şiir yazan padişahlar arasındaydı.
 
Sultan I. Ahmed Han şiirlerinde tasavvufî birikimi yoğun olarak görülen bir şair padişahtı. Şiirlerinde Bahtî mahlasını kullandı. I. Ahmed, bir kısmı bestelenerek tekkelerde okunan coşkulu şiirler yazdı.
 
III. Murad Han, Arapça ve Farsçayı çok iyi bildiği gibi İslâmî ilimlerin tamamına vakıf olup, “Muradî” mahlâsıyla şiirler yazdı. Divanında yer alan şiirlerinden bir tanesinin açıklaması şu şekildedir: “Güzel huylu ol. Sen herkesin sözlerine kanma. Kalbini deniz gibi geniş tut. Makamına güvenme çünkü geçicidir. Ahiret hayatını iste. Dünya oturma yeri değildir. Sadece köhne, geçici bir konaktır. Bu dünyaya her kim geldi ise kendi yurduna göçtü. Maddî ve manevî ilimleri öğren. Sana büyük rütbe olarak bu yeter.”
 Sultan III. Murad Han bir sabah namazını kaçırmış üzüntüsünden aşağıdaki ilâhîyi yazmış ve bestelemiştir…
 
Bu dersimizi gerçek bir sanatçı olan III. Murad’ın bir bestesi ile bitirelim.
 
Uyan Ey Gözlerim
 
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır, inan.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
 
Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
 
Semâvâtın kapuların açarlar.
Mü’minlere rahmet suyun saçarlar…
Seherde kalkana hülle biçerler.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
 
Bu dünya fanidir sakın aldanma.
Mağrur olup tac-u tahta dayanma.
Yedi iklim benim deyu güvenme.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
 
Benim, Murad kulun, suçumu affet.
Suçum bağışlayub günahım ref’ et.
Rasûl’ün sancağı dibinde haşret.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder